DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, ülke gündeminde yer alan meseleler hakkında TBMM’de basın toplantısı düzenlendi. Türkiye’nin son iki haftadır baş döndürücü olaylarla karşı karşıya kaldığını ifade ederek sözlerine başlayan Yeneroğlu, iktidarın kontrolü kaybettiğini belirtti. İktidarın temelden yoksun sloganlarla, sorunun özü ile yüzleşmeden ezberlerini tekrar ettiğini söyleyen Yeneroğlu, “Anayasayı yok saymaları, Anayasa Mahkemesi kararlarını reddetmeleri, kanunları ezip geçmeleri öyle bir hal aldı ki sanki ülkeyi güvenlikten ve huzurdan daha yoksun hale getirmek için canhıraş bir biçimde çabalıyorlar” dedi.Yeneroğlu toplantıda şu konulara değindi:
‘İktidar adeta kontrolü kaybetmiş bir halde ortağı ile birlikte on parmak değil, yirmi parmak tüm tuşlara basıyor’
“Bir tarafta Sayın Cumhurbaşkanı’nın desteği ile iktidar ortağı Sayın Devlet Bahçeli terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ı meclise davet edip umut hakkından bahsediyor, diğer tarafta hukuki bir dayanağı olmaksızın geçen hafta Esenyurt Belediye Başkanı terör örgütü üyeliği ile suçlanıp cezaevine gönderildiği gibi yerine bir kayyum atanıyor. Bir hafta önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile meclis başkan vekili Bekir Bozdağ Mardin Belediye Başkanı Sayın Ahmet Türk’ün barış elçisi olarak desteğine başvuruyorlar, bu hafta Ahmet Türk’ü terörist olarak görmemizi istiyorlar, yerine kayyum atıyorlar.”
‘Toplumu hukuki güvenlikten, yarınlardan, ümitten yoksun bir psikolojiye sokmak için yapılabilecek ne varsa yapıyorlar’
“Bakın Demokrasi Endeksinde dünya sıralamasında 102. sıradayız, Basın Özgürlüğü Endeksinde 165. sıradayız, Hukuk Devleti Endeksinde 117. sıradayız, Yolsuzluk Endeksinde 115. sıradayız, Ekonomik Özgürlük Endeksinde 102. sıradayız, ama Sefalet Endeksinde dünyada ilk 10’dayız, Organize Suç Örgütler, Endeksinde Avrupa’da 1., Dünya’da 12. sıradayız. Yani anlayacağınız iyi işlerde hep sondayız, kötü işlerde en başlardayız.’’
‘İktidarlarını sürdürebilmek için her türlü kötülüğü meşru görebiliyorlar’
“Bizdeki temel sorun yasaların eksikliği değil, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı askıya alınmış olduğu için başta Anayasa olmak üzere yasaların uygulanmaması ve hatta iktidarın keyfi doğrultusunda kötüye kullanılması. Mesela terörle ilgili mevzuatı yargıyı da araçsallaştırarak istedikleri gibi eğip bükerek iltisak ve irtibat gibi istediğiniz yere çekebileceğiniz lastik gibi belirsiz/sınırsız kavramlarla, hatta çoğu zaman izahata bile ihtiyaç duymadan, tenezzül etmeden gelen geçeni terörist ilan edebiliyorlar.Böyle korkunç adaletsizlikleri sisteme dönüştürdükleri için de toplumda hukuka ve dolayısıyla devlete güveni de gün geçtikçe daha fazla zedeliyorlar. Bu sorumsuz davranışlarının Türkiye’ye nasıl ağır bir fatura çıkardığını da umursamıyorlar.’’
‘‘Etki Ajanlığı’ otoriter rejimlerde baskı unsuru olarak kullanılan yeni bir suç tipi’
“Genel Kurulda görüşülmeye başlanacak ‘9. Yargı Paketi’ adı altında ‘Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde’ Türk Ceza Kanunu’na 339 A madde olarak ‘Devletin Güvenliği ve Siyasal Yararları Aleyhine Suç İşleme’ diye yeni bir suç ekliyorlar. Bu kanun teklifi geçen yasama döneminde taslak olarak hazırdı aslında. Ülkemizde artık araştırma yapmanın ve bilimsel çalışmanın da nerdeyse imkânsız kılınacağına dair haklı tepkiler nedeniyle geri çektiler ve biraz değiştirerek yeniden getirdiler.’’
’Baskıcı otoriter rejimlerin başvurduğu bu kanun teklifi geri çekilmeli, bir daha gündeme dahi getirilmemelidir’
“Bu kanun, hükümete meşru insan hakları örgütlerini, gazetecileri ve sivil toplumu casus ve devlet düşmanı olarak yaftalama, itibarsızlaştırma ve kriminalize etme yetkisi verecek. Kanunun öngörülebilirliği yok ama biz bu kanun sebebiyle şimdiden temel haklara yönelik çok ağır ihlalleri öngörebiliriz. Kanun çok belirsiz olmakla birlikte nasıl kullanılacağı gayet belirli.’’
‘Kayyum sezonu biraz gecikmeyle de olsa başladı.’
“Dün sabah Mardin, Batman ve Halfeti Belediye Başkanlarının görevden alınması, geçen hafta da İstanbul’un Esenyurt ilçesinin belediye başkanının görevden alınıp yerine kayyum atanması ile birlikte iktidar bildik ezberlerine dönmüş oldu.
DEM Parti’nin görevden uzaklaştırılan üç belediye başkanı aleyhine açılmış soruşturma dosyaları varmış zaten. Geçmişten sürdürülen ve aslında hukukla izah edilmesi çok zor bu usulle iktidar aynı zamanda halkın iradesini de yok saymaktadır.’’
‘Bu zihniyet demokrasiye de en büyük darbeyi vuruyor’
“Tabi sorulması gereken çok soru var ama en başta madem bu kişiler terörle ilişkiliydi, neden yerel seçimin üzerine 7 ay beklendi? Açtır bir soruşturma, onu bahane ederek al görevden. Daha kolayı yok. Böylece milletin egemenliğini de gasp et ve her seferinde aynı netice ile karşılaş ama ders çıkarma! Bu zihniyet demokrasiye de en büyük darbeyi vuruyor çünkü zaten kısıtlı olan demokratik katılım yöntemlerinden seçimi ve milletin tercih egemenlik hakkını da adeta alaya alıyor. Gerçekten tahammülü zor bir zorbalık.’’
‘Yeni Asya Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz’ün tutuklanması olayında hukuk ve yargı araçsallaştırılmıştır’
“Geçen hafta Yeni Asya Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz tutuklandı. Kazım Bey Fethullah Gülen’in ölümü üzerine yayınlamış olduğu Twitter mesajı nedeniyle 'terör örgütü propagandası' suçundan dolayı cezaevine konuldu. Bu da tamamen keyfi bir uygulama. Kanuni dayanağı yok. Açıkça söylemek gerekirse suçla mücadele etmesi gerekenler bu örnekte de aslında suç işliyor!’’
‘Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’ya toplum olarak özgürlüklerini borçluyuz’
“Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku hala Gezi olayları bağlamında tutuklu. Özellikle isimlerini belirtiyorum çünkü toplum olarak bu insanlara özgürlüklerini borçluyuz. Bu insanlar suçsuz.En fazla ceza alan Kavala’nın dosyasını inceleyip ortada bir suç olmadığını tespit etmek için hukukçu olmak bile gerekmez. Ayrıca Yargıtay kararında Osman Kavala’nın cebir ve şiddet olaylarına karışmadığı kabul ediliyor. Oysa hükümeti devirmek suçunun oluşması için cebir ve şiddet unsuru aranıyor. Kavala’nın dosyası böyle iken varın siz çok daha az ceza alan Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’nun suç fiillerini düşünün. Suç teşkil edebilecek bir eylem yok.’’
‘Öyle bir trajikomik iktidara sahibiz ki sözde dünyada adalet istiyor ama ülkede adalete tahammülü yok’
“Ülkemiz öyle bir halde ki bir taraftan derinleşen sorunlarımız suçlu üretiyor, yetmiyormuş gibi diğer taraftan yargı suçlu üretiyor. Adalet Bakanlığının resmi istatistiklerine göre 2023 yılında toplam 22 milyon 476 bin suç soruşturması ve 13 milyon 199 bin şüpheli var. Bize yakın bir nüfusa sahip Almanya’da ise aynı yılda soruşturma evresindeki toplam suç 5,9 milyon, şüpheli de 2 milyon 250 bin. Yani bizde nerdeyse 4 misli fazla suç, nerdeyse 6 misli fazla şüpheli. Maalesef cezaevi nüfusumuz da benzer. Almanya’da 45 bin, bizde 355 bin, yani 8 mislisi.Toplumu adeta büyük bir hukuksuzluk sarmalının içinde bırakan bu korkunç tablonun sürdürülmeye çalışılması Türkiye’yi her alanda hızla aşağı çekmekte ve hepimizin günlük hayatında karşılaştığı sorunları daha da derinleştirmektedir.’’
‘İktidar, İsrail’le ticaret konusunda gerçek dışı bilgilerle toplumu manipüle ediyor’
“İsrail Merkez İstatistik Bürosu'nun resmi kayıtlarına göre İsrail Eylül ayında Türkiye’den 116 milyon dolarlık mal ithal etmiş, 2024’ün ilk 9 ayında 1,8 milyar dolar ithalat görünüyor. İktidar şimdiye kadar bu iddiaları reddediyordu ve gönderilen malların Filistin’e gönderildiğini ifade ediyordu. Halbuki bunun doğru olma ihtimali çok çok zayıf. Çünkü Filistin tamamıyla işgal ve abluka altında. İsrail’in kontrolü dışında Filistin’e mal girmesi imkânsız. Türkiye İhracatçılar Birliği’nin 2024 yılı Eylül ayı verilerine göre İsrail ile olan ticaret durma noktasına gelmiş gibi görünse de Filistin ile olan ticaretimizin astronomik bir şekilde %525 oranında artmış görünüyor.’’
‘Limanlarımız İsrail’le ticaret için adete üs olarak kullanılıyor’
“Uluslararası gemi trafiği verileri de Türkiye ile İsrail arasındaki gemi trafiğinin çok yoğun olduğunu gösteriyor. Eğer iktidarın iddia ettiği gibi gerçekten İsrail’e bir boykot söz konusu olsaydı Türkiye’den İsrail’e mal gidebilir miydi? Veya Türkiye üzerinden gidebilir miydi? Devlet ciddiyeti nerede kaldı? Halbuki bizim limanlarımız adeta üs olarak kullanılıyor. İktidar gerçekten Türkiye üzerinden İsrail’e ulaşan petrol ve yakıtın Filistinlilere yönelik katliamda kullanılmadığını iddia edebilir mi? Peki bu durumda Filistinli mazlumların kanı elimizde değil mi? İktidarı samimiyete davet ediyorum! İsrail ordusuna silah taşıdığı için birçok ülkenin limanına yanaşması izin verilmeyen gemiler nasıl oluyor da bizim limanlarımızı üs olarak kullanabiliyor. İktidara soruyorum: Hangi vicdana bunu sığdırabiliyorsunuz?’’
‘İsrail’le ticareti protesto eden gençlerimizin haklı direnişlerini kutlarım’
“Bu rezaleti protesto eden vicdanlı gençlerimizi hangi hakla engelleyebiliyorsunuz? Hangi hakla gözaltına alabiliyorsunuz? Nasıl oluyor da korunması gereken protesto ve gösteri hakkını kullanan gençler gözaltına alınıyor da siz İsrail’e mal taşıyan gemileri koruma altına alıyorsunuz? O gençlerimizi haklı direnişleri sebebiyle kutluyorum.’’
‘Türkiye’nin çoğulcu demokrasiden ve gerçek bir hukuk devletinden başka gidebileceği bir yol yoktur’
“Kazananın her şeyi kazandığı, tüm yetkinin tek bir kişide toplandığı, tüm önemli kararların tek bir kişiye bırakıldığı, her türlü keyfiliği mümkün kılan bu sistemsizlikle Türkiye’nin yeni bir döneme girmesi, iç barışını sağlaması, refaha ve huzura kavuşması mümkün değildir.Türkiye’nin bu girdaptan kurtulmasının tek yolu, demokratik hukuk devletine geri dönmek ve devlet düzeninde yerinden oynayan taşların tekrardan adaletle ve demokratik bir anlayışla yerli yerine oturtulmasını sağlamaktır.’’
‘Gerçek özgürlükçü demokratları bir araya gelmeye davet ediyorum’
“Hiçbir istisna olmaksızın, amasız fakatsız tüm farklılıklarımızla biz birlikte Türkiye’yiz diyen; referansı hangi tarihi şahsiyet olursa olsun, referansı hangi inanç ya da siyasi görüş olursa olsun her türlü otoriter anlayışa karşıyız diyen herkesi ortaklaşmaya, dayanışmaya, el birliği yapmaya, güç birliği yapmaya ve gerçek özgürlükçü demokratları bir araya gelmeye davet ediyorum. Bizler ülkemizin geleceği için var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. İnşallah verdiğimiz mücadeleyi büyütmeye ve Türkiye gerçek bir demokrasi ve hukuk devleti oluncaya dek çalışmaya devam edeceğiz.”