DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın, kamu idarelerinin çalışanlarının başörtüsü takmasını yasaklamasının önünü açan kararı üzerine bir basın açıklaması yaptı.Adalet Divanı’nın her üye devletin kamu hizmetinin tarafsızlığını tasarlama konusunda bir takdir yetkisine sahip olduğunu vurguladığına değinen Yeneroğlu, kararı şu şekilde özetledi:"Tamamen tarafsız bir idari ortam oluşturmak adına kamu idaresi, işyerinde felsefi veya dini inançları açığa vuran herhangi bir işaretin görünür şekilde takılmasını yasaklayabileceği gibi bu işaretlere izin veren bir politikayı da tercih edebilir. Adalet Divanı’na göre böyle bir kural, idarenin tüm personeline genel ve ayrım gözetmeksizin uygulandığında ve katı bir biçimde gerekli olanla sınırlı tutulduğunda ayrımcı olmayacaktır.”
‘Çoğulcu demokraside “başörtülü veya başörtüsüz olma” bir norm olamaz’
“Ancak davaya konu olan olayda, başörtülü çalışanlara karşı inanca dayalı doğrudan ayrımcılığın yapıldığı gayet açıktır. Çünkü sadece kıyafetinden dolayı bir insanın taraf veya tarafsız olarak değerlendirilmesi, örneğin başörtüsü olayında başörtülü veya başörtüsüz halin tek başına bir norm olarak esas alınması, başlı başına tarafsızlık ilkesine aykırıdır ve ciddi ayrımcılıklara yol açar. Nasıl İran’ın başörtülü olmayı bir norm olarak kabul edip tüm kadınlara dayatması insan haklarının özüne dokunup ihlal ediyorsa, başörtüsüz olmanın da norm kabul edilip herkese dayatılması aynı şekilde insan hakları ihlalidir.”
‘Bu tutum devletin bir dünya görüşünü benimseyip dayatması anlamına gelir’
“Böyle bir tutum kamusal alanda doğal olan çoğulculuğun reddi ve devletin zımnen de olsa bir dünya görüşünü benimseyip dayatması anlamına gelir ki bu tarafsızlık değil, açık taraflılıktır. Çoğulcu demokrasilerde devletin sorumluluklarından birisi de farklı inanç sahibi insanların ahenk içinde kamusal hayatta yer bulması, başkalarının temel hak ve özgürlüklerine müdahale olmadığı sürece farklılıklarını yaşama hakkına sahip olmalarıdır. Bu sebepledir ki çoğulcu demokrasilerde herhangi bir kıyafet veya giyim tarzı norm olarak belirlenemez, yasaklanamaz veya dayatılamaz.”
‘Karar, Müslüman kadınların kamusal hayattan daha fazla dışlanmasına yol açacaktır’
“Ayrıca söz konusu yasağın ‘tarafsız idari ortam oluşturma amacıyla’ meşru gösterilmeye çalışılması, tuhaf bir izahattır. Zaten kurumlar ‘
katı bir biçimde gerekli olanla sınırlı kalmayacak’ ve bu karar başörtülü kadınlara yönelik psikolojik baskılara ve istismara yol açacaktır. Avrupa ülkelerinde bunun örnekleri fazlasıyla vardır. Avrupa’da yaşayan gruplar arasında en çok ayrımcılığa uğrayan kesimlerin başında Müslüman kadınlar gelmektedir. Avrupa’da yükselen aşırı sağ ve kimlikçi politikalarla birlikte başörtülü kadınlar çalışma hayatında artan engeller ve dışlamalarla karşılaşmaktadır. Bu kararın, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerdeki Müslüman kadınlara doğrudan etkisi olacak, kararla beraber başörtüsü yasakları artacak, etkileri özel sektöre de yansıyacaktır.”
‘Karar, farklılıklarla bir arada yaşama ilkesine zarar verecektir’
“Din ve inanç özgürlüğü ile ayrımcılık yasağı, tüm uluslararası insan hakları sözleşmelerinde ve belgelerinde yer alan özgürlüklerin en önemlilerinden ikisidir. Her fırsatta insan hakları, çoğulcu toplum ve kadın-erkek eşitliğini sağlama gayesini ön planda tutan Avrupa Birliği; bu ilkeleri yok sayan uygulamaların ortaya çıkması ve bunların yüksek yargı kararlarıyla da desteklenmesi, farklılıklarla bir arada yaşama ilkesine ciddi manada zarar verecek ve özellikle Müslüman kadınların iş ve toplumsal hayattan daha fazla dışlanmasına yol açacaktır.” ifadelerini kullanan Yeneroğlu, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın kararının çoğulcu demokratik toplum değerlerine aykırı olduğunu belirtti.